T24 Haber Merkezi
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda, 2013-2024 yılları arasında hayatını kaybeden en az 2 bin 500 genç işçiyi anarak, iş cinayetlerinin gençler üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekti. 20 yaşındaki Ata Emre Akman‘ın trajik ölümü, genç işçilere yönelik tehditlerin acı bir örneğini oluşturuyor.
TIKLAYIN – Üniversiteli motokurye Ata Emre’yi öldüren şüpheli: Beni tersledi, bıçakladım
Raporda, özellikle AKP hükümetleri döneminde” gençlerin geleceğinin çalındığı ve sermaye için ucuz işgücüne” dönüştürüldüğü vurgulanırken, pandemi döneminde genç işçi ölümlerinde gözlemlenen düşüş, ekonomik zorluklar ve yoksullaştırma politikalarının etkisiyle hızla artmaya başladığı belirtildi.
2013-2024 yılları arasında, en az 656 genç işçinin inşaat sektöründe, 424’ünün tarım sektöründe ve diğerleri konaklama, taşımacılık, metal, madencilik gibi sektörlerde hayatını kaybettiği belirtiliyor. Genç işçi ölümlerinin nedenleri arasında trafik kazaları, yüksekten düşmeler, ezilmeler, elektrik çarpmaları ve şiddet başı çekiyor.
18-25 yaş arası genç işçilerin ölümleri, cinsiyet ve göçmen köken bakımından da inceleniyor. 18 yaşındaki gençlerin ölümleri, çocuk işçi sayılabileceği için dikkat çekerken, 25 yaşındakilerin bir kısmının 26 yaşında olabileceği belirtiliyor. 214 kadın ve 2 bin 286 erkek genç işçi ölümü, genç işçilerin çalışma koşullarının ciddiyetini ortaya koyuyor. Göçmen genç işçi ölümleri ise mevsimlik tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde yoğunlaşmış durumda.
Sendikalılık oranlarına bakıldığında, genç işçi ölümlerinin yüzde 96,64’ünün sendikasız işçilerden oluştuğu, sendikalı işçilerin ise daha çok maden ve metal sektörlerinde çalıştığı görülüyor. Bu durum, sendikal örgütlenmenin yeni işçileri korumada yetersiz kalabileceği tartışmasını da beraberinde getiriyor.
Raporda, genç işçilerin yaşadığı zorluklar ve tehlikelerin farkındalığının artırılması, koruyucu önlemlerin alınması ve genç işçi haklarının güçlendirilmesi çağrısında bulunulurken, bunun sadece genç işçilerin değil, tüm toplumun geleceği için hayati öneme sahip bir mesele olduğu belirtiliyor.